Günah Savaşı ( Diablo Lore )
Günah Savaşı
Merhaba arkadaşlar yine yeniden bir diablo lore videosu ile karşınızdayız. Bir önceki diablo lore videomuzda dünyamız üzerinde hakimiyet sağlamaya çalışan iki büyük din arasında başlayan günah savaşından, daha doğrusu bu savaşın nasıl başladığından ve bu savaşta rol alacak olan bazı ana karakterlerden bahsettik.
Bu videoda ise günah savaşına gireceğiz ve seyrinin nereye gideceğini öğreneceğiz. Lafı fazla uzatmadan videoya geçelim. İyi seyirler.
Sanctuary üzerinde Truine ve Işığın Kilisesi dinleri üstünlüğünü sağlama çabaları gösterirken Diablo 4 vesilesi ile adından sıkça bahsettiğimiz bir karakter sahneye giriş yapar. Lilith. Inarius kendisini Void denilen sonsuz karanlığa kapattığından ve geri döndüğünü belli etmemek için kendi görüntüsü ile ortalıkta dolaşmayacaktır. Ayrıca nasıl geri döndüğü de bilinmemektedir.
Lilith, Seram kasabasını vuran vebadan, babası ve küçük kardeşi ile sağ kalan ve veba sırasında ne köyüne ne de ailesine yardım etmeyen iki dine de sempati duymayan Diomed soyuna mensup Uldyssian Ul-Diomed isimli bir köylüyü, günah savaşının tam merkezine sürekleyecektir.
Günlerden bir gün Uldyssian Seram yakınlarında ormanda dolaşırken kendilerini mensup oldukları dine bağlamaya çalışan biri Truine dini diğeri ışığın kilisesi dinine mensup iki misyonerden birinin vahşice öldürülmüş bedenine rastlar tam bu sırada yaşadığı şehirden kaçmış soylu bir aileye mensup, Lylia isimli güzeller güzeli bir kadın ile karşılaşır. Kendisine yardım eli uzatan Uldyssian, Lylia'yı evine götürür. Bu sırada Işığın kilisesine bağlı olan misyonerin de ölüm haberi gelir. Ancak bu sefer tuhaf bir olay yaşanır ve cinayet silahı olan hançerin Uldyssian'a ait olduğu tespit edilir. Olanlardan haberi olmayan Uldyssian yargılanmayı kabul eder. Yargılanmayı beklerken tutuklu tutulduğu hücrenin kapısının kendi kendine açıldığını farkediyor. Ancak kaçmak yerine adalete güvenip yargılanmayı tercih ediyor. Ancak ışığın kilisesi de o kadar adilane davranmayacaktır. Tam yargıç Uldyssian'ın suçlu olduğunu ilan edecekken, kaotik bir ortam oluşmaya başlar ve düşen yıldırımlardan biri yargıcı öldürür. Büyük bir karmaşa doğar ve iki dinin üyeleri Uldyssian'ı öldürmeye çalışır, ancak Uldyssian'ın potansiyel gücü ortaya çıkmıştır ve önüne kim gelirse yok etmektedir. Bu karmaşadan Lylia, Uldyssian kardeşi Mendeln ve seram kasabasından arkadaşları Partha kasabasına kaçmayı başarırlar.
Uldyssian bu kaçış sırasında pek çok zor durumda olan insana yardımcı olur, yaralarını iyileştirir ve içlerindeki potansiyel Nephalem gücünü açığa çıkartır. Bu durum onu bir tarikat lideri konumuna getirir ve pasif olarak insanlar onu takip etmeye başlar. Hatta açığa çıkan bu ikinci nesil Nephalem oluşumu olan Edyrem'in lideri olarak anılacaktır.
Uldyssian'ın bu durumu göze batmaya başlamış ve yaptıkları dünyada duyulur hale gelmişti. Bu durumdan hoşlanmayan birileri vardır. Lucion, Trunie tarikatının lideri. Nefretin oğlu. İlk başta olaya kendisi direkt olarak müdahale etmeyecektir. Bir grup askerini Uldyssian'ı yakalaması için yollar. Ancak çok kolay bir şekilde bertaraf edililirler. Lucion bir şeylerden şüphelenmeye başlar ve ikinci bir grup gönderir ancak bu sefer birliklerine defansif herhangi büyü varsa bozmalarını tembihler ve şüpheleri doğru çıkar. Bu ikinci birlik de yok edilir ancak yok edilmeden önce Lylia'nın üzerindeki ilizyon büyüsü kalkar ve Lylia'nın gerçek kimliği ortaya çıkar. Lilith. Nefretin kızı.
Evet. Uldyssian'ın etrafındaki bütün büyünün kaynağı Lilith idi. İnsanları iyileştirmesi, yıldırımlar vs. Bunu gören Uldyssian büyük bir hayal kırıklığı yaşar. Öte yandan Lilith önce bunun bir yanılsama olduğunu iddia etse de sonradan her şeyi kabul eder. Ancak her şeyi insanların gerçek kaderlerine kendilerinin sahip olması için yaptığını söylese de Uldyssian artık Lilith'e güvenmiyordu ki zaten o da insan ırkını sonsuz savaşta ordusu olarak kullanmak istiyordu. Uldyssian yaşadığı hayal kırıklığı ile Lilith'e saldırır ancak unuttuğu bir şey vardır, o muhteşem güçlerin hiçbiri ona ait değildi. Bu kez de bir sahtekâr olmuş olmanın verdiği hayal kırıklığını yaşar. Lilith onu kolayca alt eder ama öldürmez yaralı bir şekilde bırakır.
Uldyssian bu düşünceler içerisinde yavaş yavaş iyileşirken, Trunie tarikatı lideri Lucion onu ziyaret eder. Her ne kadar büyüsel güçleri olmasa Edyrem adı verilen topluluk epey büyümüştü. Bu da Uldyssian politik açıdan güçlü bir konumda tutuyordu. Lilith'in taktiği ile yaklaşan Lucion, Uldyssian'ı kandıramamıştır. Maskesi düşen Lucion Edyrem üzerine saldırıya geçer ve Uldyssian'ı takip edenleri birbir öldürmeye başlar.
Uldyssian yaşanan katliama daha fazla seyirci kalamaz hale gelir ve bu sefer gerçek anlamda içindeki Nephalem gücünü açığa çıkartır ve Lucion'un üzerine saldırır. Hatta ne kadar yalvarsa da Lucion'u yok eder. Özellikle yok eder diyorum, hatırlarsınız ki ölen iblisler cehennemde tekrar doğabiliyorlardı. Ancak Lucion doğamaz Uldyssian Lucion'u var oluştan silmiştir.
Ve Uldyssian kararını vermiştir. Yozlaşmış bütün dinleri ortadan kaldıracaktır. Truine'ın liderini yok ettiğinden o iş tamam gözüyle bakılırken. Lucion tekrar ortaya çıkar. Aslında sahneye çıkan kişi yine Lilith'dir. Bu sefer Lucion kılığı ile olaya dahil Lilith Truine Tarikatının komutasını ele geçirir.
Önceki videolarda anlattığımız Rathma olaya dahil olur. Hatırlarsınız Rathma ve Trag'oul'un bir amacı var Cehennem Nüfuziyetini azaltmak ve sanctuary'i cenneten uzak tutmak. Ancak Rathma Lilith'in dünyaya geri geldiğini anlar ve olaya müdahale etmeye karar verir. Belli bir süre olanları analiz eder. Mendeln'in içindeki portansiyel gücü beğenir ve onu öğrencisi olarak yetiştirir. Sonra Rathma Mendeln ve Uldyssian'ı dünyalar taşına ışınlar ve gerçek güçlerini açığa çıkarmalarını sağlar.
Truine tarikatına saldırı başlamıştır artık. Neredeyse tüm üyelerini öldürürler. Uldyssian Lilith ile yüzleşir. Bu sefer Lilith gücünün Uldyssian'ın ki ile kıyaslanamayacağını fark eder ve sahte ölümü ile herkesi kandırır ve kaçar.
Ancak Lilith'i çok iyi tanıyan birileri vardır ve ondan kaçamaz. Inarius sahneye giriş yapar. Lilith'i yakalar ve onu tekrar sonsuz karanlığa kapatır.
Truine'nın işi bitmiştir artık. Sırada Işığın Kilisesi vardır. Inarius Uldyssian ile yüzleşmeye hazırdır. Ancak işler pek umduğu gibi gitmez ve tüm ordusu yok olur. Yardım cehennem saflarından gelir. Diablo en iyi savaşçı büyücülerinden biri olan Malik'i öne sürer. Malik Truine tarikatının önde gelenlerinden biriydi. Daha önce Lucion tarafından Uldyssian'ı öldürmesi için gönderilen ekibi yöneten kişiydi ancak Lilith tarafından öldürülmüştü. Uldyssian ve ekibi Truine tarikatının bulunduğu yere baskın yaptığı sırada Mendeln tarafından kendilerine yardımcı olması amacı ile yeniden uyandırıldı. İşlevini tamamladıktan sonra Mendeln'in iradesinden kurtulmayı başarmıştı.
Diablo'nun planı şöyledir: Malik Uldyssian'ın bedenini ele geçirecektir. Diablo Edyrem'e hükmedecek. Inarius da Sanctuary'de kalan tek din olan Işığın Kilisesi dini ile gücünü arttıracaktı. Ancak işler hiç de öyle planladıkları gitmedi. Malik tam saldıraya geçtiği sırada Mendeln devreye girdi ve dirilttiği ruhu tekrar ölüler diyarına gönderdi.
Sabrı tükenen Diablo olaya bizzat kendini dahil etmeye karar verir ve Uldyssian ile yüzleşir. Uldyssian Terörün baş iblisinin büyüsünü geri çevirir ve dehşete ve teröre düşen bu sefer Diablo olur ve savaş meydanını terk eder.
Tüm bu güç yükselmesini gören Inarius kaçmaya başlar. Ancak Uldyssian kararlıdır. Inarius'u takip eder ve bi yandan da yaşanan savaş sırasında büyük güç patlamaları yaşanır.
Ve korkulan olur. Bu büyük güç patlamaları cennet tarafından fark edilir. Adaletin baş meleği olan Tyrael durumu hisseder ve ordusu ile Sanctuary'e baskın düzenler. Tabi cehennem, cennetin bu atağına seyirci kalmayacaktır. Cehennem de ordularını Sanctuary'e getirir.
Çok uzun yıllardır süren Günah Savaşı son aşamasına gelmiş olur Nephalem, Cennet ve Cehennem'in dahil olduğu 3 cepheli olan Altın Yol Muharebesi başlamış olur.
Ancak Uldyssian artık çok güçlüdür hatta durdurulamaz bir durumdadır. Ve çok basit bir şekilde cennet ve cehennem ordularını geldikleri yere gönderir. Ancak dünyalar taşından bedenine akan gücü kontrol edemez hale gelir. Ve bu güç dünyaya ve insanlığa zarar vermeye başladı. Uldyssian son kahramanca hareketini yaptı ve dünyalar taşından akan gücü bedeninde sönümledi ve dünyayı yok oluştan kurtardı.
Uldyssian her cennet ve cehennemi Sanctuary’den kovmayı başarmıştı. Ancak artık dünyayı koruyacak bir kahraman yoktu. Cennet yeni öğrendiği bu yeni ırk ve yeni dünya hakkında bir karar vermeliydi. Yüksek melek meclisinde yapılan oylamada Kalan Yazıtlarına göre ki bu yazıtları Rathma’nın öğrencisi Mendeln’in yazdığı söylenir, Cesaretin baş meleği Imperius her şeyin yok edilmesini isterken, Auriel ve Igherael, Imperius’a karşı oy kullanır, Malthael çekimser kaldığından insanlığın kaderi Tyrael’ın ellerine kalır ve Tyrael Nephalem lehine oy kullanır ve Sanctuary’i bir nevi yok oluştan kurtarır. Tyrael’in bu kararında Uldyssian’ın fedakarlığının çok büyük etkisi olduğu söylenir.
Bu sırada Nefretin Baş İblisi Mephisto bir antlaşma işe sahneye çıkar. Antlaşma şu şekildedir: Dünya kendi haline bırakılacak, Nephalem ırkının hafızası silinerek başlangıç olduğuna inandırılacak, dünyalar taşının yani insan ırkının gücü yine kısıtlanacak, Cehennem dünyaya olan büyün geçitlerini kapatacak, cennet de tüm bunlardan sorumlu tutulan Inarius’u Mephisto’ya teslim edecek. Denir ki cehennemin en derin yerlerinin birinde acı içinde işkenceye maruz kalmaktadır. Meleksi görünümü bozulmuş ve yaptıklarının cezasını çekmektedir.
Edyrem’in hafızası silinirken, Mendeln’in hafızası silinmemiştir. Nephalem’in maruz kaldığı kaderden kurtulmuştur. Trag’oul ve Rathma’nın etkisi sayesinde bilinci ve hafızası yerinde kalan Mendeln isim değiştirir ve bu olaydan sonra Kalan olarak anılır. Bütün bu yaşananları, Nephalem’in potansiyelini, dünya için yaptıklarını, Rathma ve Trag’oul öğretilerini bir sonraki nesillere taşımak ve aktarmak Mendeln’in görevi oldu. Bu görevi yerine getirebilmek için de Rathma’nın rahipleri adı verilen Nekromansır tarikatını kurdu.
Günah savaşı sona ermiş oldu. Kimin iyi kimin kötü olduğuna gerçekten iyi karar vermemiz gerektiğin çok iyi anlatan bu savaş, Nephalem’in içindeki gerçek potansiyele güvenmenin bir gereklilik olduğunu net bir şekilde ortaya koydu.
Kendinize güvenmekten asla vazgeçmeyin.
Yorumlar
Yorum Gönder