Diablo 2 Türkçe Lore - Üçlünün Avı (Diablo 2 The Lord of Destruction Türkçe Lore)

Diablo 2 Türkçe Lore - Üçlünün Avı (Diablo 2 The Lord of Destruction Türkçe Lore)

Herkese merhabalar arkadaşlar Diablo 1'un hikayesinin ardından, herkesin çok sevdiği, yıllarca elinden bırakamadığı, yükleyip yükleyip tekrar oynadığı, gelmiş geçmiş en iyi oyun denilen, üzerine yenisi çıkmasına rağmen bırakılamayan, kendinden başka bir çok oyuna ilham kaynağı olan Diablo 2'nin hikayesine.
Bu videoda diablo 3 e kadar olan bölümde geçen hikaye yer alacaktır. Lafı daha fazla uzatmadan hikayeye geçelim. Beğenmeniz dileği ile keyifli seyirler.
Diablo 1'de diablo'nun yenilmesinin ardından herşeyin daha iyiye gideceği düşüncesi hakimdi, ancak bölgede kalanları son bir karanlık kader daha bekliyordu. Diablo aslında ölmemişti sadece beden değiştirmişti. Ve Diablo 2 oyunu boyunca da karşımıza The Dark Wanderer yani karanlık gezgin olarak çıkacaktır. Her ne kadar tam iblis formunu henüz kazanmamış da olsa Tristram'a terörünü yaymaya yetecek kadar gücü vardı. Bir tavernaya gelir cehenneme bir geçit açar ve iblis ordusunu Khanduras bölgesine salar. O sırada Tristram'da kim kaldıysa herkes bu gazaptan nasibini alır. Deckard Cain de aralarındadır. Ancak Horadrim bağlantıları biliniyordu ve öldürülmemişti. Tristram'da günü gelip de  kullanılacağı gün için bekletilmek üzere hapsedildi ve kafese atıldı.
Öte yandan olayları yakından takip eden bir başka karakter daha vardı. Adria. Sanki olanlardan haberi vardı. Ve sanki Aidan'a ne olduğunu biliyordu. Ve denilir ki Aidan Diablo tarafından ele geçirildikten sonra Adria ve Aidan cinsel ilişkiye girer ve Adria Hamile kalır. Bu nedenle Tristram son nefesini vermek üzereyken de Adria ve Gillian ki Gillian Diablo 1 oyununda barmendi, Kehjistan'ın en büyük şehri olan Caldeum'a doğru yol alırlar. Aradan geçen süre sonrasında Tristram yıkıldığı dönemde de Doğumunu gerçekleştirir. Diablo 3 oyununda bizi ilk karşılayan NPC olan Leah dünyaya gelmiş olur. Ancak Adria çocuğunu büyütmesi için Gillian'a bırakır ve ortadan kaybolur. Bu arada bu konu ile ilgili bir kaç küçük dipnot eklemek isterim. Gillian ve Adria arkadaş değillerdi. Adria onu Tristram'ın karanlığından çıkardığı için Gillian minnet duyuyordu ve Adria'dan da çok korkuyordu. Günlüğünün bir yerinde bu konuyla alakalı şöyle der, " Adria'nın beni korkuttuğunu zannederdim, ama kızı Leah daha çok korkutuyor." " Korkunç rüyalarımın sona ereceğini giderek azalacağını düşünüyordum, ancak aksine daha da artı." Diablo 3 oyunun seyrini derinden etkileyecek karakter olan Leah'ın hikayesi bu şekilde bakıcı annesi Gillian'ın yanında başlamış oldu.
Geri gelelim oyunun ana hikayesinin akışına,
Diablo 1 oyunundan Warior savaşçı karakterimizin başına gelenleri iyice anladık artık :) ancak diğer karakterlere ne oldu, assasin olan Morena ve büyücü olan Jezreth'in iradeleri ve yürekleri Diablo'nun huzurunda olmaya dayanamadı. Zihin kontrollerini kaybetmeye başladılar. Jezreth atalarından miras kaldığını ve kendi hakkı olduğunu iddia ettiği gücü aramak üzere Horazon'un gücü ele geçirmek için doğuya Lut Gholein'e yolculuk etti. Çünkü bir rivayete göre şehir Horazon'un inziva düzleminin üzerine kurulmuştu. Diğer taraftan Morena ise güç açlığı ile Tristram Kilisesinin derinliklerinde güç peşine düştü. Ancak gelebildiği nokta Andariel'in ağı oldu.
Bu arada Andariel Tristram da, e bunlar 3 büyük iblis generalini cehennemden sürmediler mi? Evet, ancak Belial'ın yalanları artık daha fazla gerçeklerin üstünü örtemiyordu. Azmodan ve Belial'ın gerçek planları ortaya çıkmaya başlamıştı ki cehennemde bir güç savaşı patlak vermişti. Hatta Belial ile Azmodan bile birbirine düşmüştü. En başta beri ikiz kardeşler Andariel ve Duriel zaten çekinerek olaya dahil olmuşlardı. Cehennem'in bu olayla daha da zayıfladığına karar verip yaptıklarını telafi etmenin peşine düştüler. Andariel ve Duriel Sanctuary'e geldi. Andariel ağabeyi Diablo'nun emrine girerken Duriel ise Baal'a yardım edecekti. Plan bu yöndeydi.
Andariel'in görevi Khanduras ile Lut Gholein arasındaki geçişi tutmak ve yolu kapatmaktı. Çünkü diablo takip edilmek istemiyordu. Bu nedenle bu görevi Andriel'e bıraktı. Artık Tristram'ı terör değil ızdırıp yönetiyordu.
Diablo'nun kötü planlarını durdurabilmek için Andariel'i al aşağı etmemiz gerekiriyordu. Çünkü hikayeye göre kahramanlar Tristram'da olanları duyup buraya geldiler. Ancak Tristram yok olduğundan buraya yakın bir  yere kurulan bir haydut kampına gelebildiler. Diablo'nun yani işte dark wanderer'ın çoktan doğuya yola çıktığı öğreniliyor ve hemen takip edilmesine karar veriliyor. Ancak öncelikle yapılması gerekenler var. Andariel'in denklemden çıkarılması da bu o kadar da kolay bir iş değil. Her ne kadar küçük iblis generali olarak da geçse Kendisi Izdırabın baş iblisi cehennem yöneticilerinden Andariel'di.  Üstelik kendisine yeni bir teğmen de edinmişti, Diablo 1 oyunundaki Morena. Morena Diablo 2 oyununda karşımıza Blood Raven olarak çıkıyor ve Andariel'e ulaşabilmemiz için kendisini durdurmamız gerekiyor. Ayrıca içten içe çektiği acıya da son verilmesi gerekliydi.
Blood Raven, Morena'yı öldürüp ruhuna huzura kavuşturturuyoruz. Tristram'ın karanlığına düşmüş ve ızdırabı yaşıyan köylülerin arasında Deckard Cain de vardı. Eğer yaşıyorsa kurtarılması gerekiyordu. Deckard Cain'i başarılı bir şekilde kurtarıyoruz ve o Diablo 1 oyununda üzerinde gezdiğimiz köyü de alevler içerisinde, içinde yaşayan insanları da acı içinde ölmüş ya da cehennemin gazabına düşmüş bir şekilde buluyoruz. Kampa döndüğümüzde Deckard Cain'den Diablo'nun asıl planını öğreniyoruz. Acilen harekete geçilmesi lazım ancak büyük bir engel mevcuttur. Andariel. Bu arada bulunduğumuz kampın NPC leri Sisterhood of the Sightless Eye, görmeyen göz kardeşliği denilen bir organizasyona üyeler ve Andariel onların karargahını ele geçirmiş durumda. Bu karargah aynı zamanda doğuya açılan da tek kapı. Bu nedenlerden ötürü hem görmeyen gözün kardeşliğinin intikamına yardımcı olmak hem de doğuya doğru yola koyulabilmemiz için Andariel'i öldürmemiz şart. Görmeyen Gözün Kardeşliği'nin manastırının derinliklerinde Andariel'in peşine düşüyoruz. Epey zorlu bir dövüşten sonra doğuya gitmemize engel olan varlığı öldürüyoruz. Ancak belirtmek isterim ki Andariel herhangi bir ruh taşına hapsedilmemişti ve yalnızca bedensel olarak dünyamızda öldürüldü ve cehennemde tekrar dirileceğine eminiz. Bunu neden söylüyorum, çünkü yayınlanan diablo 4 görsellerinde kendisini net bir şekilde görüyoruz ve merakla bekliyoruz.
Diablo 2'nin hikaye akışını orta koyan ve bize oyun esnasında hikayenin büyük bir bölümünü aktaran sinematiklerde çok değişik bir detay eminim gözünüze ilişmiştir. Marius. Marius aslında hikayede rolü olan bir karakter değil. Tristram'ın kurtuluşunun kutlandığı bir tavernada karanlık gezginin yolu buraya düşüyor yani diablo'nun ve terörünü buradan dünyaya salıyor, bunu zaten belirtmiştik. Ancak burada sarhoş olan marius bir anda karanlık gezgini takip etmesi gerektiğini bir nedenle canının bağışlandığını düşünerek onun peşine takılıyor ve onunla seyehat etmeye başlıyor. Evet hikayede kendisinin normalde bir rolu yok ancak aldığı bu kararla birden bire kader ağlarını örmeye başlıyor ve Diablo 2 oyunun hikayesinin ana kahramanlarından biri haline dönüşüveriyor.
Marius ve Diablo doğuya Lut Gholein'e doğru seyahat ediyorlar. Marius bu yolculuğun nedenini ve amacını bilmiyordu bile. Sadece karanlık gezgini takip ediyordu. Haftalarca uyumadan dinlenmeden yürüdüler, doğuya yalnızca doğuya...
Karanlık gezgin yani Diablo'nun buradaki amacı belliydi aslında. Ağabeyi Baal'ı uyandırmak ve kurtarmak. Daha önceki karanlık sürgün videomuzda Baal'ın nasıl hapsettiğinden bahsetmiştik. Kısaca özetleyecek olursak; Horadrim üçlünün avı esnasında Baal'ı Lut Gholein'de sıkıştırıyordu. Ancak Baal kolay bir düşman değildi ve kendisi için hazırlanmış olan ruh taşı yaşanan dövüş sırasında kırılıyordu. Bunun üzerine Horadrimin lideri Tal Rasha da kalan en büyük parçayı bedeninde özümseyerek hapsedilmesini öne sürüyordu ve Tyreal da bunu kabul ediyordu.. yada etmek zorunda kalıyordu. Netice Diablo ağabeyi Baal'ın nerede olduğunu seziyor ve kurtarmak için de adım adım ilerliyordu. Tabi Marius da peşinden.
Tal Rasha'nın mezarına vardıklarında karanlık gezgin hamlesini yapamadan Tyreal olaya dahil oluyor. Diablo'nun varlığını ve nüfuziyetini sezmiş olsa gerek sanki onları bekliyordu. Ancak Tyreal'in hesap etmediği denkleminin dışında kalan biri daha gelmişti. Marius. Evet bizim Marius Tal Rasha'nın yakarışlarına, karşı koyamıyor. Yalvarışları karşısında kendini tutamıyordu. Aslında seslenen kişi Baal'dı ve bir an önce kurtulmak niyetindeydi. Marius dikkatli bir şekilde korkarak mağaradaki köprüyü geçti ve Baal'ın ruh taşını Tal Rasha'nın göğsünden çıkardı. Ancak bu hamle  Tal Rasha'nın benliği tamamen yok olmasına neden oldu ve kontrol Baal'a geçti. Tyreal bi anlık zaman bükümüne neden olarak Marius'a yapması gerekenleri söyledi. Kurast'a gitmesini ve oradaki portaldan cehennem saflarına geçip cehennemin demir ocağı olan Hellforge da Baal'ın ruh taşını yok etmesini emretti. Tabi bu Marius'un kapasitesinin çok üstünde bir görevdi ki zaten Tyreal'da son dakika umudu ile bir adım atmak istemişti. Çünkü Tal Rasha'nın mezarının içinde Diablo ve Baal ile başbaşa kalmıştı. Her ne kadarda iblis formlarında olmasalarda yine de büyük iblis generalleriydi ve dövüşü kazanıp Tyreal'i Tal Rasha'nın mezarına hapsedecek kadar da güçlüydüler.
Baal ve Diablo Tyreal'i hapsedip Kurast'a doğru yola çıktılar. Marius da peşlerinden gitti tabi ki ancak bu sefer birlikte gitmediler Marius onları uzaktan takip ediyordu. Çünkü artık neler olduğuna az çok vakıf olmaya başlamıştı. Andariel ve Duriel'in cehennemden ayrıldıklarını ve Sanctuary'e geldiklerini söylemiştik. İşte Duriel burada karşımıza çıkıyor. Baal ve Diablo Tyreal'in gardiyanı olarak Duriel'i seçiyorlar ve başına bırakıyorlar. Biz kahramanlar sürekli olarak Diablo'yu geriden takip ediyor olacağız.
Andariel ile işimiz bittikten sonra Lut Gholein'e geliyoruz. Deckard bize Baal ile ilgili hikayeyi anlatıyor ve Tal Rasha'nın mezarının 7 kopyası olduğunu ve büyücüler vadisi diye bir lokasyon olduğunu anlatıyor ve bize yine yol gösteriyor. Ancak 7 mezardan hangisinin doğru mezar olduğunu bilmiyoruz ve nasıl gidileceğini de bilmiyoruz. Bunun için uzun yıllar öncelerinden Horazon'un yaratmış olduğu Arcane Sanctuary'e gidiyoruz ve haritayı aramaya koyuluyoruz. Burada bizi Diablo 1 oyunundaki oynanabilir büyücü olan Jezreth karşılıyor. Akli dengesini tamamen yitirmiş ve karanlık büyülerle kafayı iyice bozmuş bir şekilde. The Summoner olarak adlandırılan Jezreth'in acısına son verdikten sonra Büyücüler Kanyonuna bir geçit açılıyor ve 7 mezar hakkında da ipuçlarını toplamış oluyoruz. Ancak yine de hangisinin doğru olduğunu anlamamız için çabalamamız gerekmekte.
Doğru mezarı bulduktan sonra Duriel ile karşılaşıyoruz. Zorlu bir dövüşün ardından Duriel'i öldürüyoruz ve cehennemin derinliklerine yolluyoruz. O da kardeşi gibi Diablo 4 oyununda bizleri selamlayacak gibi duruyor. Acının baş iblisini öldürdükten sonra Tal Rasha'nın mezarına giriş yapıyoruz. Ancak ne Tal Rasha ne Diablo ne de Baal ile karşılaşıyoruz. Bütün heybeti ile bizleri selamlayan Adaletin baş meleği Tyreal oluyor. Yaşananları öğrendikten sonra Deckard Cain ve Tyreal ile birlikte Kurast'a doğru yola koyuluyoruz.
Kurast'a gelindiğinde, her ne kadar artık eskisi kadar cennet görüntüsünden uzak ve eskisi gibi nezih bir yer olmasa da Deckard Cain mutluluğunu gizleyemiyordu. Çünkü bir çok eski dostu ile karşılaşıyorduk. Asheara, The Iron Wolves, demir kurt paralı asker birliğinin lideri, Çılgın şair Ormus ki Skatsim dinine mensup bir büyücü ve Natalya VizJaqtar'a mensup bir iblis avcısı ki Diablo 3 oynayan arkadaşların kulağı bu isme çokça aşinadır.
Bu bölgedeki amacımız karanlık tapığa girip Mephisto, Diablo ve Baal'ı bulup durdurmak. Tabi bu, öyle kolay bir görev değil ki Daiblo ve Baal bizden çok önceleri buraya geliyor. Bu hikayeyi ise yine Marius'ın ağzından duyuyoruz. Marius, Diablo ve Baal'ı Kurast'da Mephisto'nun inine kadar takip edebiliyordu. Hatta cehenneme açılan geçiti kendi gözleri ile görebildi. Ancak portaldn geçecek ne cesareti ne de gücü vardı. Korkularına yenik düşen Marius hızlıca kaçıyordu ancak burada olanlara da şahit oluyordu. Diablo sahip olduğu bedenin sınırlarını aşıyor ve iblis formuna giriyordu. Aidan'ın içinde yatan gücün sıcaklığı derisi kavruluyor sırtından kazıklar çıkıyordu. Ve karanlık gezginin insan görünümü artık sonsuza kadar yok oluyordu. Mephisto'nun planına göre Diablo cehennem saflarını kontrolü altına alacaktı. Bu nedenl bir geçit açıyor ve kardeşi Diablo'yu cehenneme yolluyordu. Öte yandan Baal ise Anu'nun gözü olan Dünyalar Taşınını kontrolü altına almak görevliydi. Ancak Baal'ın görevini yerine getirmeye başlamasına henüz var.
Biz kahramanlar vakit kaybemeden diyeceğim ama aslında bir çok şey için geç kalmıştık bile, harekete geçiyoruz ve Mephisto'yu saklandığı ininde buluyoruz. Sankekur'un zayıf bedenine sığamayan Mephisto'nun iblis vari görüntüsü her ne kadar bizleri dehşete düşürse de nefretin baş iblisini alt etmeyi başarıyoruz ve ruh taşını ele geçiriyoruz.
Ve Diablo'nun peşinden gitmek için harekete geçiyoruz. Ancak cehennem saflarında dolaşmak öyle kolay iş değil bu nedenle Pandemonium Fortress adı verilen ki daha önceleri dünyalar taşının muafazası için yapılan bir yer olduğunu anlatmıştık, yere geliyoruz. Tyreal tarafından verilen görevleri bir bir yerine getirirken, Tyreal'in uzun yıllar teğmenliğini yapmış cennetin mağrur savaşçılarından biri olan ancak sonsuz savaşta cehenneme esir düşen ve iblislerin işkencelerine maruz kaldıktan sonra düşen, melek izual ile karşılaşıyoruz. Izual'ın acısına son veriyoruz, duygusal anlar yaşanırken Tyreal moral olarak düşse de Izual'ın huzura kavuşmasından hoşnut gibi görünüyordu. Tabi Izual'ın da bir melek olduğunu ve Kristal Kemer'den tekrar hayata gelebileceğini biliyoruz. Ancak benliğinde ne gibi değişiklikler olabileceğini ruhunun tamamen yozlaşıp yozlaşmadığını henüz bilmiyoruz. Bunun cevabını ise Diablo 3 te göreceğiz.
Daha sonrasında Cehennemin daha derinliklerinde Hellforge'u buluyoruz. Ancak cehennemin demircisi Hephasto tarafından korunmakta. Ayrıca iblislerin ruh taşlarını kırabilmemiz için Hellforge'a ihityacımız olduğu gibi Hephasto'nun çekici de lazım. Hephasto'yu alt ettikten sonra Mephisto'nun ruh taşını kırıyoruz ve onu karanlık çukura yolluyoruz. Sırada Diablo var. Bir an evvel Diablo ile yüzleşmeliyiz ve onun da ruh taşını aynı şekilde kırmalıyız.
Ancak bir iblis generalini kendi aleminde bulmak ve alt etmek öyle kolay iş değil. Öncelikle cehennemin alev nehrini geçip terörün alemine giriş yapmamız gerekiyor. Buradan da Kaos'un Sığınağına gitmeliyiz. Bu arada Alev Nehri cehennemin alemlerini birbirinden ayıran bir sınır gibi düşünebiliriz. Zorlu bir mücadelenin ve serüvenin ardından kan akan nehirleri aşıp, Terör'ün Baş İblisini tahtında yakalıyoruz. Ve yine hiç kolay olmayan amansız bir mücadelenin ardından Terör'ün baş iblisi Diablo'yu kendi aleminde alt ediyoruz ve ruh taşını ele geçiriyoruz. ve vakit kaybetmeden hellforge'a gidip diablo'nun da ruh taşını kırıyoruz.
Bu olay diablo evreninin hikayesinde bomba etkisi yaratan bir dönüm noktasıdır. İblislerin ve meleklerin gerçek mirasının asıl gücünü ortayan koyan ve Nephalem'in asıl kapasitesini gösteren bir olgu olarak tarihe geçiyor.
Ancak Tristram'da başlayan ve Terör'ün aleminde son bulan kovalamaca sona ermiyor. Çünkü 3'lüden biri ortalarda yok ve nerde olduğu da bilinmiyor henüz. Bu ara bir detay bilgi daha vermek istiyorum. Mephisto Diablo ve sonrasında Baal için yapılan daha doğrusu kahramanlar olarak yaptığımız bu kovalamaca benzeri av ki av kelimesini bilerek seçiyorum, Diablo tarihçelerinde 3'lünün avı olarak geçer. Bu üç büyük kardeş diablo lore'unda hep 3lü olarak anılır. Dediğim gibi avımız sona ermedi. 3lünün sonuncusu olan Baal'ı bulmalı ve öldürmeliyiz.
Ancak bu olay Diablo 2 oyununda değilde üzerine gelen eklenti paketi olan Diablo 2 : The Lord of Destruction'da gerçekleşecektir. Ki zaten eklenti paketinin de adı direk Yıkımın Lordu anlamına gelmekte.
Şimdi ise çok kısa bir ara olaydan bahsetmek istiyorum. Pek kişinin Heroes of the Storm oyunundan tanıdığı demon hunter Valla bu ara dönemde dünyaya geldi. Valla'nın loredaki en önemli rolü ise demon hunter örgütünün kurucularından olması. Demon Hunter'ların amacı aslen VizJaqtar ile aynı diyebiliriz. Ancak büyücülerden çok iblisleri avladıkları için de Vizjaqtar'dan ayrılırlar. Hatta Diablo 2 Act 3 te gördüğümüz Natalya'da ileride bu örgüte dahil olacaktır.
Gelelim bahtsız karakterimiz Marius'a. Marius tyreal'in ona verdiği görevi yerine getiremeden Kurast'dan kaçmıştı. Ne yapacağını bilemediğinden nereye olduğunu umursamadan bu sefer batıya yalnızca batıya doğru kaçtı. Tabi Baal'ın ruh taşı da elinde. Ancak Baal'ın ruh taşı sıradan öyle kolay sahip olunup çantanda taşıyabileceğin bir eşya değil. Zaman içerisinde Baal'ın iradesi ve gücü Marius'u delirtmişti, hatta bedensel olarak da yormuş çok daha hızlı yaşlanmasına sebep olmuştu. Marius Westmarch'ta yakalandı ve her ne yaptıysa da olanlara kimseyi inandıramadı ve bir akıl hastenesine kapatıldı. Bir süreliğine de olsa huzur bulmuştu belki ama Baal gibi bir baş iblis iradesinin bir parçasını bırakma niyetinde değildi. Marius'un nerde olduğunu öğrendi ve hızlıca kendisine bir ziyaret düzenledi. Artık Marius'un deliliğinden mi yoksa Baal'ın akıl oyunları mı bilinmez ama Marius gelen kişiyi Tyreal sandı ve bütün yaşadıklarını anlattı. Aslında gelen kişi Baal'dı ve ruh taşının peşindeydi. Tyreal'dan özürler dilerken Marius ruh taşını Baal'a sundu. Baal olduğunu anladığında çok geçti ki daha önce Baal olduğunu bilse de pek bir şey yapabilecek gücü de yoktu. Baal ruh taşını ele geçirdi ve Yıkımın baş iblisine yakışır bir şekilde bölgeyi terk etti.
Baal'a verilen görev ise kuzeyde arreat dağındaydı. Anu'nun gözü yani Dünyalar Taşını bulacaktı ve kontrolü altında alacaktı. Bölge ise Mehşur Barbar klanı tarafından korunmaktaydı. Baal'ın acımasız yıkımı karşısında Barbarlar kahramanca direniyorlardı. Barbarlar ölümlerinin hiçbir anlamı yokmuş gibi saldırıyor hayatları pahasına iblislere karşı koyuyorlardı. Çünkü neyi koruduklarını biliyor ve kendileri yok olsa bile Kadimlerin Baal'a geçit vermeyeceklerinden de eminlerdi. Ancak ihanet hep içerden gelir. Bu sefer naif bir ihanet gibi görünse de Nihlathak, kendi öz klanına ihanet eder ve dağın koruyucusu olan 3 kadim ile dövüşmeden Baal'ı dünyalar taşına geçirecek olan kapının anahtarı, kadimlerin kutsal emanetini Baal'a teslim etti. Karşılığında ise Baal kalan barbarlara merhamet edecek ve yaşamalarına müsade edecekti. Nihlathak bir anlık zayıflığına yenik düştüğünün farkındaydı ve Baal'ın sözünü hiç bir zaman tutmayacağını da sonradan idrak etmişti ama artık çok geçti. Baal Dünyalar taşına ulaşmış ve yozlaştırmaya başlamıştı bile. Ve Harrogath köyünü de rahat bırakmıyordu. Hatta onlara direkt olarak saldırıp öldürmüyor. Hayatları üzerine oyun oynuyor ve dalga geçiyordu.
Baal'ın bağışlayacağını vaad ettiği kasabanın adı Harrogath'dı. Ancak belirttiğim gibi Baal'ın pek öyle bir niyeti yoktu. Kasabanın kurtuluşu biz kahramanlar sayesinde olacaktı. Tyreal ve Deckard Cain ile birlikte bölgeye gelişimizin ardından hemen harekete geçiyoruz ve kasabanın üzerine bir kabus gibi çökmüş olan cehennemin yıkım ordusunu ki adını yıkımın baş iblisi olan Baal'dan alır, geri püskürterek hedefimiz olan Baal'a doğru yürüyoruz. Tabi bu süreçte bir takım dokunaklı olaylar da yaşıyoruz. Az önce bahsettiğimiz Nihlathak ile yüzleşiyoruz onun ihanetini ortaya çıkarıyoruz. Arreat Dağına girebilmek için kadimlerle dövüşüyoruz ki biz kahramanlar da Nephalem olduğumuz için kadim Nephalem ile bu şartlar altında karşılaşmak epey duygusaldı.
Ve Baal'ı dünyalar taşının olduğu yerde Arreat Dağının merkezinde buluyoruz. Ancak manzara iyi değil. Baal ruh taşındaki iradesine tam olarak sahip olmuş ve dünyalar taşı kurtarılamayacak şekilde yozlaştırılmıştı. Tyreal gelir ve olaya el atar. Melek ve Şeytanlar arasında evrenin kuruluşundan bu yana uğruna savaştıkları şeyi yok etmek zorundadır. Çok kolay bir karar değildi elbet ama bulunduğumuz evrende de bunu yapabilecek iradeye kudrete ancak o sahipti. Ve yapılması gerekeni yaptı ve Anu'nun gözü olan Dünyalar taşını yok etti. Yaşanan patlama sırasında Arreat dağı paramparça oldu. Baal'a ise ne olduğunu aslında tam olarak bilmiyoruz, evet sahip olduğu beden tamamen yok oldu ancak iradesine ne oldu nereye gitti, bu soruların net bir cevabı yok. Deckard Cain'in dediğine göre ise Karanlık Çukur'da kardeşlerine katıldı.
Böylelikle oyun dünyasının tarihine adını altın harflerle yazdırmış olan Diablo 2 ve Diablo 2 Lord of the Destrustion oyunlarının hikayesinin sonuna geliyoruz.
Başarılarının ardından kahramanlar evlerine ve sevdiklerinin yayına bir parça huzur bulmaya dönerken, Deckard Cain artık kendisine anlatılan hikayelerin peri masalı olmadığını iyice anlamıştı ve dünyalar taşı yok olduğundan Sanctuary'nin bir koruma kalkanının kalmadığınında farkındaydı. Evet dünyamızın kapıları artık hem cennet hem de cehennem için net bir şekilde açıktı. Deckard Cain ise zaman kaybetmeden neler yapılabilirin peşine düştü.
Bir sonraki video da Diablo 3'ün hikayesine giriş yapacağız o zamana kadar kendinize çok iyi bakın, ve takipte kalın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DIABLO IV ÜÇ AYLIK GÜNCELLEME - HAZİRAN 2021

Inarius Kimdir ? (Diablo 4)

Akarat Kimdir ? İnancın ve Zakarum Kilisesi'nin Yükselişi - Diablo Lore İnancın Çağı